Vefatının 40.yıldönümünde de saygı ve minnetle hatırlanmaya devam eden Prof. Dr. Erol Güngör, geride bıraktığı akademik ve kültürel mirasıyla gelecek kuşaklara ışık tutuyor.
ÇAKÜ HABER MERKEZİ////
TÜRK ilim ve kültür hayatının önde gelen simalarından Prof. Dr. Erol Güngör, vefatının 40. yıldönümünde de saygı ve minnetle hatırlanmaya devam ediyor. 1938 yılında Kırşehir’de doğan, 1983 yılında İstanbul’da vefat eden Prof. Dr. Güngör, ilk gençlik döneminde, yaşadığı şehrin manevî atmosferi içinde tarih ve kültür konularına ilgi duydu. Ortaokul sıralarında Osmanlıcayı, lise yıllarında ise Arapçayı öğrenen, aynı dönemde İslâm-Türk kültür tarihinin temel eserlerini okumaya başlayan Güngör için bu durum, onun daha sonraki ilim hayatının merkezinde yer alan millî ve İslâmî kültür değerlerine ilgisini de besleyen yapıtaşlarından oldu.
PROF. TURHAN’LA TANIŞMASI DÖNÜM NOKTASI
Önemli fikir adamlarının eserlerini okuyup tartışarak kendini yetiştiren Prof. Dr. Güngör, Hukuk Fakültesine devam ettiği yıllarda Fethi Gemuhluoğlu tarafından Mümtaz Turhan’la tanıştırıldı. Onun teşvikiyle Hukuk Fakültesi’nden ayrılarak Edebiyat Fakültesi’nin Felsefe Bölümü’ne geçti ve öğrenim hayatı boyunca hocasından çok etkilendi. Güngör bu yıllarda Fransızca ve İngilizce de öğrendi. Edebiyat Fakültesi’nden mezun olduğu yıl (1961) Tecrübî Psikoloji Kürsüsüne asistan tayin edildi. Asistanlığı sırasında Türkiye’de yeni bir ilim dalı olan sosyal psikolojiye yöneldi. Bu disiplinin önemli temsilcilerinden Krech ve Crutchfield’in eserini Sosyal Psikoloji adıyla Türkçeye tercüme etti.
“DEĞERLER PSİKOLOJİSİ ÜZERİNDE ARAŞTIRMALAR”
Akademik hayata alanında önemli katkılar sunan Prof. Dr. Güngör, Başbakanlık Planlama Teşkilâtı’nda, Millî Eğitim Bakanlığı ve Kültür Bakanlığı’nın çeşitli komisyonlarında da görev aldı. 1978’de, genel değerler sistemiyle ahlâkî değerler arasındaki ilişkileri sosyopsikolojik açıdan incelediği, “Değerler Psikolojisi Üzerinde Araştırmalar” başlıklı takdim teziyle sosyal psikoloji profesörü oldu. 1982 yılında Selçuk Üniversitesine rektör tayin edildi. Bu görevi sırasında 24 Nisan 1983’te İstanbul’da vefat etti.
İLİM ADAMLARINA İHMAL ETTİKLERİ VAZİFELERİ HATIRLATTI
20. yüzyılın ikinci yarısında Türk düşünce geleneğini yeniden ele alıp değerlendirenler arasında önemli bir yeri bulunan Erol Güngör, bir tarafıyla Türk sosyoloji mektebinin bir halkasını teşkil ederken diğer taraftan millet olarak bizi var eden sosyal ve kültürel mirasın ilgiyle takip edilen bir yorumcusu olmuştur. İkinci Meşrutiyetten itibaren Batılılaşma adına yapılan yanlış uygulamaları ilmî bakış açısıyla değerlendirerek sosyal, kültürel ve siyasal buhranlardan çıkış yolları üzerine pek çok yazı kaleme almış ve bu hususta Müslüman-Türk ilim adamlarına ihmal ettikleri vazife ve sorumlukları hatırlatmıştır. İlim adamlarına, hiçbir surette gelip geçici siyasî dalgalanmalara kapılmamalarını, her daim uyum ve dayanışma içerisinde kalarak insanlığın hizmetine sunulacak bilgi ve fikir üretmeleri tavsiyesinde bulunmuştur. Güngör, fikir ve ilim adamlarının hür düşünce, eleştirilebilirlik, objektiflik ve güvenilirlik merkezinde kendilerini konumlandırmaları gerektiğini savunmuştur. Mensubu olduğu milletin manevî mirasını temellük etmiş bir aydın ve akademisyen kimliğiyle Erol Güngör hem akademik özgünlüğü ve hem de akademik özgürlüğü savunmuştur.
Medeniyetlerin inşasında, ihyasında, en parlak dönemlerine ulaşmasında ve nihayet gerilemelerinde ilim ve teknolojideki değişimlerin de önemli rol oynadığını değerlendiren Güngör, Eski Yunan ve Roma medeniyetlerinden sonra gelen İslam medeniyetini en büyük medeniyet olarak görmüştür. İslam medeniyetinin en parlak devrinin 9.10 ve 11. yüzyıllarda olduğunu ifade eder ve buna katkı sağlayan unsurlar olarak bu yüzyıllarda ilim, felsefe, teknoloji, hukuk, askerlik ve idare sahalarındaki çok yoğun ve devamlı ilerlemeleri göstermiştir. 15. ve 16. yüzyıla kadar ilim ve teknikte Batıdan üstün olan İslam Medeniyetinin biri İstanbul (Osmanlı) ve diğeri Timurlular devleti olmak üzere iki büyük merkeze sahip olduğunu açıklayan Güngör, her iki merkezde de matematik, astronomi, tıp, hukuk sahalarında, sanat ve edebiyatta çok kıymetli şahsiyetlerin varlığından söz etmiştir.
BİRİNCİL KAYNAKLARA BAŞVURUYORDU
Erol Güngör eserlerinde nakillerden çok birinci kaynaklara, tercümesi yapılmış eserlerde bile orijinal metinlere başvurmuştur. Yazılarının ikna edici oluşunun sebeplerinin başında, ele aldığı her konuda yöntem olarak önce o fikri veya insanı anlamak, öncekilerle veya başka fikirlerle kıyaslamak, daha sonra da tahlil ve terkip etmek gibi açık ve güvenilir bir yol tutması gelir. Kendisinin taraftarı olduğu dünya görüşünün mensuplarını da eleştirmesi inandırıcılığını destekler. Sosyal çalkantıların yoğunlaştığı 1960 sonrasının yayın hayatında Erol Güngör’ün kitaplarından bazılarının yüksek tirajlara ulaşması, birçok münakaşa ve ihtilâflarda aklî ve mantıkî delillerle ikna edici bir ifade kullanarak uzlaştırma kabiliyetiyle açıklanabilir.
ESERLERİNİN SAYISI 300’Ü BULUYOR
Erol Güngör’ün kitap, makale, deneme, ansiklopedi maddesi ve tercüme şeklindeki neşirlerinin sayısı 300’ü bulmaktadır. “Türk Kültürü ve Milliyetçilik”, “Kültür Değişmesi ve Milliyetçilik”, “İslâm’ın Bugünkü Meseleleri”, “İslâm Tasavvufunun Meseleleri”, “Dünden Bugünden Tarih-Kültür-Milliyetçilik”, “Tarihte Türkler”, “Sosyal Meseleler ve Aydınlar”, “Değerler Psikolojisi” ile “Ahlâk Psikolojisi ve Sosyal Ahlâk” Erol Güngör’ün başlıca eserleri arasında yer almaktadır.
Kaynak: https://islamansiklopedisi.org.tr/gungor-erol
Sri Lanka Rajarata Üniversitesi Rektörü ÇAKÜ’yü ziyaret etti
ÇAKÜ, ‘Doğadan Sanata Gençlik Atölyeleri Sergisi’ açtı